9 Ekim 2010

dilekler zamanı





içim çok fena acıdı ya... öyle böyle değil... bir film izledim gecenin bir yarısı ve çok fena oldum... anlatamadığım acılarımı, yıllardır biriktirdiğim ve çok fazla su üstüne çıkmasını istemediğim bir şeyleri sanki böyle kanata kanata, göz göre göre anlatıyordu ve elimden-ellerinden bir şey gelmiyordu, bunları değiştirmek için... kader denen saçmalıktan bıktım artık... sürekli aynı kandırmacanın etrafında dolanıp duruyoruz... aslolan sevgi... ama körü körüne değil, karşıdaki insanı anlayarak, onun da mutlu olmasını isteyerek... sevgilerimiz, aşklarımız hep tek taraflı... sadece mutlu olmak istiyoruz... peki ya o sevdiğimiz başka birini seviyorsa, o zaman ne olacak... illaki bizi mi sevecek... saçmalık bu! evet acı bir şey bu, ama gerçek... kimseye kendini zorla sevdiremezsin... seni sevdiğini sanırsın ama, aslında kalbinin en derinlerinde hep başka biri vardır... seni seviyormuş gibi yapar en fazla... 

modern kadın ve raison detre (varolma sebebi) isimli kitabın arka kapağından: "...eğer (...) ağacı seninse ve altında oturmamı istersen otururum... herkes seni kendisi için seviyor, bense seni senin için seviyorum..." acaba hiç sevdiğimizi, kendimiz dışında onun için de sevdik mi?

biliyordum böyle bir şeylerin başıma geleceğini... afişinden belliydi, bu filmin bir yerlerimi kanatacağı... içime işleyeceği... her şeye rağmen filmin sonundaki o iyi niyet, o güzel düşünceler... sanki uzun bir yaşar kemal romanı okumuş gibi hissettim kendimi... ah şu insan halleri... 

sevmenin suç olduğu memleketlerde yaşamak... kadının sadece namus kisvesi altında, bir "mal"mış gibi alınıp satıldığı memleketlerde yaşamak... özgürlük denen şeyin aslında ülkemizde hiç de olmadığını farketmek... ve ne gariptir kahrolası bu çarkın içinde, dişlilerden birini oluşturmak... üzülüyorum... ama yetmiyor...

sözcüklerim boğazıma diziliyor... kelimeler yetersiz kalıyor artık... ağlamak gerek ! bağıra bağıra ! tertemiz olana kadar ağlamak!!! belki bir şeyler düzelir !?

film hakkında bilgi için tıklayın...